Totemizm – Ruhun Hayvan Yüzü: Totemle İlk Karşılaşma

Araştırmacı Yazar: Önder ÇELİKTAŞ  |  Okuma Süresi: 10 dakika

Bazı hayvanlar sadece hayvan değildir. Bakar ama gözünüzü kaçırmazsınız. Sanki sizi değil, içindeki başka bir şeyi görüyordur. Totemle ilk karşılaşma, işte bu bakışta başlar. Bir hayvana sıradan bir canlı olarak değil, bir ruha ait sembol olarak baktığınız an, onun yalnızca etten ve kemikten değil; bilinçten de yapıldığını hissedersiniz.

İlk kez bir totem hayvanla karşılaştığımı Hakkâri’nin yüksek dağlarında fark ettim. Geceyi yalnız geçirdiğim bir kamp sırasında, çadırımın çevresinde dönüp duran tek bir kurt vardı. Ses çıkarmıyor, yaklaşmıyor ama gitmiyordu. Göz göze geldiğimiz o an, içimde yabancı ama tanıdık bir sesle şunu hissettim: “O sensin.”

Totem hayvan, ruhun yeryüzündeki yansımasıdır. Kimi zaman korur, kimi zaman yön verir. Onu bulmak bir seçim değil; bir hatırlamadır. Ve genellikle yalnız anlarda, sessiz gecelerde ya da bir kriz anında ortaya çıkar.

Totem Nedir? Antropolojik Kökler

Totem kavramı, ilk kez 18. yüzyılda Ojibwa yerlilerinin dilinden Batı literatürüne geçmiştir. “Otothém” kelimesi, “ailenin ruhsal hayvanı” anlamındadır. Ancak kavram çok daha eskiye dayanır. Aborjinler, Sibirya halkları, Türkler, Afrikalı topluluklar ve hatta Orta Asya göçebeleri arasında hayvanlara ruhsal atıf yapan sistemler her zaman vardı.

Fransız antropolog Émile Durkheim, totemizmi toplumun kutsalı tanımlama biçimi olarak yorumlamıştı. Ona göre totem, bir hayvan biçiminde kutsallaşmış topluluk bilincidir. Claude Lévi-Strauss ise bu yapıyı “düşünsel bir sınıflandırma” olarak görse de, halk inançlarının derinlerinde totemin daima yaşadığını kabul eder.

Antik Türk kültüründe “börü” (kurt), yalnızca bir hayvan değil, kurucu bir ruhtu. Ergenekon’dan çıkışı simgeleyen dişi kurt, yalnızca bir kurtarıcı değil; aynı zamanda ruhsal rehberdir. Bu nedenle Türk mitolojisinde kurt, savaşçı değil; yol gösterici olarak kutsanır.

Kişisel Totemle İlk Bağ Kurmak

Totemle bağ kurmak, onu seçmekle değil; fark etmekle başlar. Bu fark ediş çoğu zaman doğrudan gözle olur. Bir hayvan, sürekli karşına çıkar. Rüyalarında belirmeye başlar. Beklenmedik anlarda sesini duyarsın ya da izini görürsün. Bu bir tesadüf değil; bir çağrıdır.

Yaptığım masa başı araştırmalarda, özellikle Kuzey Amerika’daki Hopi kabilesinin çocukları 7 yaşına geldiğinde gözlemledikleri hayvanlar üzerine ritüellere alındığını öğrendim. Amaç, onların hangi hayvanla ruhsal bağ kurduğunu anlamaktı. Aynı gelenek, Orta Asya’da rüya yoluyla totem bulma uygulamalarıyla benzeşir.

Türkiye’de yaptığım saha araştırmalarında, özellikle Yörük topluluklarında bazı hayvanlara yönelik geleneksel anlatıların hâlâ sürdüğünü gördüm. “Saksağan ötüyorsa haber gelir”, “köpek uluyorsa bir ruh geçiyordur” gibi sözler, bu bağın halk hafızasında hâlâ yaşadığını gösteriyor.

Bir hayvana ruhsal bir yakınlık hissettiğinizde, ona sadece bakmak yetmez. Onun gibi düşünmeye, hareket etmeye çalışın. Ne zaman duruyor, ne zaman saldırıyor, neyi koruyor? Bu sorular, aslında kendi iç dünyanızı anlamanızı sağlayan sorulardır. Çünkü totem hayvan yalnızca dışınızda değil; içinizde de yaşar.


Yazar & Yazı Editörü: Önder ÇELİKTAŞ

Ruh, bazen bir bakışta görünür. Hayvanlar konuşmaz ama bazıları ruhuna dokunur. Ve o dokunuşla başlar: ilk karşılaşma.

Aynı Yolun Farklı Hikayeleri