Şamanizm – Davulun Ruhu: Ritimle Açılan Kapılar
Davul sadece ses çıkarmaz; kapı aralar. Şaman için davul, ne yalnızca bir çalgıdır ne de sadece bir eşlikçi. O, ruhların sesiyle yankılanan kutsal bir araçtır. Ritim, dünyalar arası yolculukta bir merdiven gibidir. Her vuruş, bilincin katmanlarını delip geçerken, insanı hem yeryüzünden uzaklaştırır hem de köklerine geri götürür.
İlk kez Orta Karadeniz’de, Çorum civarında konakladığım bir dağ köyünde gece boyunca yankılanan bir ritme şahit olmuştum. Kimse davulun çaldığı yerin tam yerini bilmiyordu. Yaşlılar, “o ses çağrıdır, bazıları duyar” demişti. O gece boyunca süren titreşim, sabahın ilk ışığında aniden kesildi. Fakat yankısı içimde kaldı. O yankı, bir kapının hâlâ açık olduğunu fısıldıyordu.
Tınıdan Transa: Ritimle Kurulan Bağ
Şamanik kültürlerde davulun ritmi, rastgele bir tempo değil; ruhların adımlarını taklit eden kadim bir kodlamadır. Antropolog Michael Harner, bu ritmin dakikada 180 ila 240 vuruş arasında olduğunu ve insan zihnini alfa seviyesinden theta frekansına geçirdiğini belirtir. Bu geçiş, bilimsel olarak ‘trans’ olarak tanımlansa da, şamanlar için bu “kapı açma” anıdır.
Amazon ormanlarında yapılan bir saha çalışmasında, Shipibo-Konibo halkının ritüel davullarının hayvan derisinden yapılmasının, hayvanın ruhunu çağırmakla ilişkili olduğu saptanmıştır. Şaman, davula her vurduğunda yalnızca ses çıkarmaz; bir ruhla bağ kurar.
Benzer şekilde, Sibirya’daki Tuvin halkı, davul derisine çizdikleri sembolleri yalnızca süs değil, geçiş noktaları olarak tanımlar. Her işaret, başka bir ruhsal varlıkla bağlantılıdır. Şaman, ritmi bu sembollerin üstünden geçirerek onların içinden geçer. Bu hem fiziksel hem de ruhsal bir geçiştir.
Türkiye’de bazı Alevi-Bektaşi ocaklarında cemlerde kullanılan davulun da benzer bir işlevi vardır. Özellikle semah sırasında artan ritim, yalnızca coşkuyu değil; bilinç değişimini sağlar. Orta Anadolu’nun kıyısındaki bazı köylerde kadınların yalnız başına ellerinde su kabıyla zemini döverek “toprağı uyandırdığı” bilinmektedir. Bu da ritmin kutsal bir çağrı olduğuna işaret eder.
Davulun Kendisi: Ağaç, Deri ve Ruh
Birçok kültürde davul yalnızca ritim çıkaran bir nesne değil; yaşayan bir varlık olarak görülür. Sibirya’da Şor halkı, davul yapımında kullanılan ağacın ruhuna özel bir tören yapar. Ağaç kesilmeden önce ondan izin istenir. Eğer rüyalarda ağaç öfkeyle görünürse, kesimden vazgeçilir. Çünkü öfkeli bir ağaçtan yapılan davulun ruhsal bağlantısı bozuk olur.
Davulun derisi de rastgele seçilmez. Bazı topluluklarda yalnızca dişi geyikten, bazılarında yalnızca yaşlı erkek keçiden deri alınır. Bu seçim, hem ritmin tonunu hem de davulun ruhsal karakterini belirler. Deri gerilmeden önce tütünle tütsülenir, dualarla ovulur. Yani davul, doğmadan önce ruhla buluşturulur.
Bir gün İç Ege’de eski bir dağ köyüne uğramıştım. Bir kadının sakladığı eski bir davulu gösterdiği anı unutamıyorum. “Bu sesi dedem bile duyamadı, ama benim torunum duydu” demişti. O davula vurulmamıştı yıllardır ama onun içinde hâlâ bir şey yaşıyordu. Şamanik bilinçte, bazı nesneler fiziksel olarak suskun görünse de ruhsal olarak konuşur.
Davul, bu anlamda bir taşıyıcıdır. Ruhları taşır, ruhu taşır. Bazı şamanlar transa geçmeden önce davulu öper, bazıları ağzına götürür, bazıları ise onunla konuşur. Çünkü onunla yalnızca ses değil, ruhsal bir dil paylaşılır.
Günümüzde de birçok modern şamanik uygulamada davul hâlâ merkezi bir yere sahiptir. Tibet’ten Amazon’a, Altaylardan Orta Avrupa’ya kadar birçok halkta ritim hâlâ kapıdır. Ve bu kapının anahtarı, ruhla çalınan davuldur.
Yazar & Yazı Editörü: Önder ÇELİKTAŞ
Ritim bazen kalbin değil, ruhun atışıdır. Davul sustuğunda bile içimizde bir şey hâlâ çalmaya devam ediyorsa, belki o kapı henüz tam kapanmamıştır.