Şamanizm – Ruh Hayvanına Dönüşüm: Transın Bedenle Buluşması

Araştırmacı Yazar: Önder ÇELİKTAŞ  |  Okuma Süresi: 12 dakika

Şamanın yolculuğu yalnızca ruhla değil, bedenle de yapılır. Trans hâli, ruhun başka diyarlara geçişini sağlarken, beden bu yolculuğun aynası hâline gelir. Özellikle hayvan rehberlerle bütünleşen şaman, onların hareketlerini, duruşlarını ve seslerini bedenine taşır. Bu dönüşüm, bir taklit değil; ruhsal bir geçiştir. Şaman o an yalnızca bir insan değildir; aynı zamanda bir ayıdır, bir kartaldır, bir kurt ya da bir yılandır.

Bir gece kamp yaptığım Bolu yaylalarında, ateş çevresinde bir ritüele denk gelmiştim. Davul sesi yükseldikçe genç bir kadının hareketleri değişti. Ellerini yere koydu, sırtını kamburlaştırdı, ve neredeyse bir ayı gibi içe kapanarak yürümeye başladı. Ayinin sonunda herkes sessizdi. Şaman olan kadının fısıltısıyla yalnızca şu duyuldu: “O içimdeydi, şimdi gitti.” Bu, bedenin bir hayvanın ruhuna ev sahipliği yaptığı bir andı.

Dönüşümün Ritüel Dinamikleri

Şamanik törenlerde transa geçiş süreci belli bir ritimle ve tekrarlarla hazırlanır. Davul, çıngırak ya da kendi nefes sesiyle sağlanan ritmik yapı, zihni gevşetir, bedeni hazırlar. Sonrasında beden, içsel imgeleme ile eşleşir. Ruh hayvanı ortaya çıktığında, onun bedensel dili şamanın davranışlarına yansır.

Moğol şamanları, trans sırasında kükreyerek veya uluyarak dönüşümü başlatır. Bazı Afrikalı kabilelerde şamanlar timsah ya da kuş gibi hareketlerle ruh hayvanlarının özelliklerini bedenlerine davet eder. Bu dönüşüm bilinçaltı bir hal değildir; bilinçli bir ruhsal geçiştir. “Ben şimdi kartalım” demek yerine, kartal gibi hissetmek ve öyle davranmak… işte gerçek geçiş buradadır.

Türkiye’nin güneyinde, Teke Yarımadası’nda yaşlı bir adam bana şöyle demişti: “Şahin gibi baktığında gözlerin değişir, ama kertenkele gibi hareket ettiğinde bedenin de değişir.” Bu, bedenin yalnızca bir taşıyıcı değil, ruhsal dönüşümün aktif bir parçası olduğunu anlatıyordu.

Bedensel Hafıza ve Ruhsal Kimlik

Şamanik dönüşüm yalnızca ritüel sırasında değil, zamanla karaktere de işler. Şaman bazı hayvanların özelliklerini günlük yaşantısında da taşır. Kurt gibi dikkatli, geyik gibi sezgisel, baykuş gibi gözlemci olmak… Bu hayvanlar, artık onun yalnızca yolculuk yoldaşı değil, kişiliğinin birer yansıması hâline gelir.

Amazon ormanlarında bazı şamanlar, “benim ruhum jaguarın gözünden bakar” der. Bu yalnızca bir benzetme değil, ruhsal kimliğin bir ifadesidir. Şaman, zamanla ruhsal ve bedensel bütünlüğü yeniden inşa eder. Her hareketi, her sessizliği bir hayvanın bilgisini taşır.

İç Anadolu’da bir genç, çocukluğundan beri kedilerle konuştuğunu ve bazı geceler onların sessizliğinde kaybolduğunu anlatmıştı. Onun için kedi yalnızca bir hayvan değil, bir bilgelik öğreticisiydi. Beden dilinde, sessizliğinde ve göz temasında bu ruhsal bağ belliydi.

Trans, Tehlike Değil Denge

Modern dünya için trans, genellikle bir tehlike ya da bilinç kaybı olarak görülür. Oysa şamanik anlayışta trans, bilinç kaybı değil; başka bir bilince geçiştir. Ve bu geçişte beden bir araç değil; aktif bir katılımcıdır. Dengeyi sağlamak, dönüşümden geri gelebilmek bu sürecin en kritik noktasıdır.

Şaman, dönüşümden sonra yavaşça normal hâline döner. Eğer bu dönüş sağlıklı bir şekilde olmazsa, ruhsal dengesizlik yaşanabilir. Bu yüzden birçok gelenekte dönüş sonrası toprakla temas, su içme, sessizlik gibi “toparlanma ritüelleri” uygulanır.

Çünkü şaman her ne kadar ruh hayvanına dönüşse de, insan bedeninde kalmalıdır. Dönüşüm bir köprü gibidir: geçilir ama orada kalınmaz. Şamanın bilgeliği de buradadır.


Yazar & Yazı Editörü: Önder ÇELİKTAŞ

Ruh hayvanı içinden geçtiğin bir varlıktır; kalıcı değil, öğretici. Onunla dönüşürsün ama kendine döndüğünde ne öğrendiğini taşırsın.

Aynı Yolun Farklı Hikayeleri