Totemizm – Kan Bağı Değil Ruh Bağı: Totem Kardeşliği
Birini kardeş olarak görmek için onunla aynı anneden doğmak gerekmez. Totemik topluluklarda kardeşlik, doğrudan kanla değil, ruhsal bağla kurulur. Aynı hayvanı, aynı ağacı ya da aynı taşı kutsal görenler; birlikte doğmuş sayılır. Bu inanç, yalnızca aidiyet değil; sorumluluk da getirir. Totem kardeşliği, “seninle aynı ruhu taşıyorum” demektir.
Güneydoğu Anadolu’da katıldığım bir taşra köyündeki göç töreninde, iki genç erkek bir tilki kuyruğunu taş yapının üzerine birlikte bıraktılar. Anlamını sorduğumda biri şöyle dedi: “Biz tilki çocuklarıyız. O bizim sabrımızdır.” Aralarında kan bağı olmadığını öğrendim. Ama aynı totemi taşıyor olmak, onları kardeş kılmıştı. Öyle ki birbirlerine “senin canın, benim canımdır” diyorlardı.
Totem Kardeşliği: Kanı Aşan Bir Bağ
Masa başı araştırmalarımda Avustralya Aborjinlerinin “moiety” sistemine rastladım. Her birey bir totemle doğar ve o totem, evlilik, beslenme ve sosyal ilişkilerde belirleyici olur. Aynı totemi paylaşanlar asla evlenemez; çünkü bu ruhsal bir ensest sayılır. Biyolojik kardeşlik değil, totem kardeşliği esastır. Ve bu bağ, ölümle de sona ermez.
Kan bağını ruhla genişleten bu sistem, hem sosyal düzeni hem de doğayla kurulan ilişkiyi korur. Çünkü bir birey yalnızca bir insanla değil, onunla birlikte bir ruhla kardeştir. Ve bu ruhun zarar görmesi, bireyin de zarar görmesi anlamına gelir.
Benzer bir yapı Kuzey Amerika yerlilerinde de görülür. Sioux kabilesinde “aynı rüya totemini görenler”, uykularında birbirlerine bağlandıklarına inanır. Bu bağ onları birbirinden sorumlu kılar. Biri düştüğünde, diğerinin rüyasında bu hissedilir.
Anadolu’nun bazı bölgelerinde çocuklara hayvan ismiyle hitap etme geleneği vardır: “kuzum, horozum, koçum”… Bu kelimeler sadece sevecenlik değil, ruhsal aidiyetin kalıntısıdır. Kimi eski Türkmen boylarında, çocuklara hayvanlara göre isim koymak, onun gelecekteki ruhsal yönelimini belirlemek için yapılırdı. Bu sembolik dilin ardında, kadim bir totem anlayışı gizlidir.
Ruhsal Akrabalık ve Sorumluluk
Totem kardeşliği sadece “biz benziyoruz” demek değildir. “Seni kendim gibi görüyorum” demektir. Bu yüzden aynı totemi paylaşanlar arasında düşmanlık olmaz. Kabile içinde herhangi bir tartışma çıktığında, aynı totemi taşıyan biri barış kurucudur. Çünkü onun sözü, ruhun sesi sayılır.
Bir keresinde Karadeniz’de bir yaylada, yılan motifli bileklik takan iki genç kızın su kenarında aynı taşı yıkadıklarına tanık oldum. Gülümsediler. “Bu bizim dilek taşımız, ikimiz de yılana inanırız” dediler. Birlikte büyümemişlerdi ama birlikte dilemişlerdi. O an, ruhsal bir kız kardeşlik izliyordum. Sessiz, derin ve bağlayıcı.
Modern dünyada bu kardeşlik biçimi unutulmuş gibi görünüyor. Ama hâlâ bazı dostluklarda, bazı karşılaşmalarda, bir bakışta, bir susuşta bu bağ hissedilir. Aynı ruha temas ettiğini anlarsın. O zaman kan değil, ruh konuşur. Ve ruhun kardeşliği, zamana da coğrafyaya da sığmaz.
Yazar & Yazı Editörü: Önder ÇELİKTAŞ
Aynı totemle doğanlar, aynı toprağa düşer. Kan akrabalığı sona erebilir ama ruh akrabalığı, yankısını sonsuzlukta bulur.