Totemizm – Totem Tınısı: Davulun ve Müzikal Nesnelerin Ruhu
Bazı sesler, yalnızca kulağa değil, ruha da dokunur. Totemik topluluklarda davul bir çalgı değil, bir taşıyıcıdır. Ruhun dünyasına açılan bir kapı gibi çalınır. Çıngıraklar, kemik flütler, taş ziller… Hepsinin sesi, doğanın belli bir noktasına, ataların belli bir sözüne gönderme yapar. Her ritim bir yankıdır; ruhla yankılanan bir çağrı.
Orta Anadolu’nun taşlık arazisinde bir gece ateş başında kaldığımda, genç bir kadın elinde küçük bir çanak davulla ritmik vuruşlar yaparken, 8 yaşındaki erkek kardeşi etrafında dönüyordu. Vuruşları dikkatlice dinledim. Her biri nefes gibiydi. “Annem böyle dua eder” dedi kız. O seslerde sözcük yoktu, ama bir bilinç vardı. Çalınan sadece deriye vurulan ses değildi; ruha gönderilen titreşimdi.
Davul: Ruhlar Arasında Yürüyen Ritm
Masa başı araştırmalarımda özellikle Sibirya şamanlarının kullandığı davulun yalnızca bir ritim aracı değil, bir ruhsal taşıma teknesi olarak görüldüğünü öğrendim. Şaman, davulunu çaldığında onun üzerine biner gibi düşünülür. Her vuruş, ruhun başka bir düzleme geçtiği andır. Bu yüzden şaman davulu, üzerindeki sembollerle kutsanır, asla başkası tarafından rastgele çalınmaz.
Benzer bir anlayış, Batı Afrika’daki Dogon halkında da vardır. Orada “atadoun” adı verilen özel davullar, ölen bir atanın ruhunu yeniden kabileye hatırlatmak için çalınır. Bu ses sadece dinlenmez; anımsatır. Ruhun hâlâ etrafta olduğunu fısıldar.
Türkiye’de Ege’nin iç kesimlerinde, bazı köy düğünlerinde kadınların kullandığı “tef” benzeri davulların üzerindeki desenler, çoğu zaman ay, su ve kuş sembollerini taşır. Yaşlı bir teyzenin dediği gibi: “Bu desenler vurduğunda ses değil, rüya gönderir.”
Ses Nesneleri: Çıngırak, Flüt, Kemik
Totemik kabilelerde sadece davul değil, doğadan alınan her şey sesin taşıyıcısı olabilir. Gergedan boynuzundan yapılmış düdükler, geyik kemiğinden flütler, taşlara bağlanan çıngıraklar… Bunlar sadece ses değil; kimliktir. Her nesne belirli bir ruha aittir ve sadece onunla temas kurmak için kullanılır.
Güney Amerika’daki Shipibo halkında, her rüya gören çocuğa doğduğu yılda belirli bir ses nesnesi verilir. Bu, onun rüyadaki rehberiyle olan bağını kurar. Flüt, sadece müzik değil; rehberin sesi olur. Aynı şekilde Kuzey Anadolu’da da eski Türkmen geleneklerinde bebeklerin boynuna küçük zil veya taş asmak gibi uygulamalar vardır. Bu uygulamalar, kötü ruhlara karşı değil; doğa ruhlarıyla uyum içindir.
Bir kez, Akdeniz kıyısında bir genç adamın çam dalına bağladığı çıngırağı rüzgârla birlikte dinlerken, “Bu dedemle konuşmak gibi” dediğini duydum. Sorduğumda dedesi davulcuymuş. Bu çıngırak, onun anısını değil; sesini çağırıyordu. Belki de gerçekten çağırıyordu…
Totemik bilinçte ses, bir araç değil; bir varlıktır. Ses, sadece yayılmaz; yönlenir, hedeflenir. Bu yüzden her müzikal nesne, ruhla temasın bir biçimidir. Kulakla değil, yürekle duyulur. Dinlediğin şeyin sadece ritim değil, bir ruhun soluğu olduğunu bilirsen… o zaman müzik başlar.
Yazar & Yazı Editörü: Önder ÇELİKTAŞ
Müzik, doğanın iç sesidir. Davula vurulan her nota, toprakta saklı bir adımdır. Dinlemeyi bilen için her ses, bir çağrıdır… içe, geçmişe, ruha.